KEŞİF YOLCULUKLARI: Farklı Mana Açılımlarıyla, İzahlı ve Görsel Destekli Risale-i Nur Eğitim Programı

Medresetüzzehra Eğitim Yaklaşımı'nın Bilim Felsefesini Oluşturmaya Katkıda Bulunmayı Hedefleyen Akademik Eğitim Faaliyetleri

İLGİLENENLERİN DİKKATİNE-Din Dersi Kitaplarının Eleştirel İnceleme Dosyası

Yorum bırakın

İLGİLENENLERİN DİKKATİNE
Taslak-Din Dersi Kitaplarının Eleştirel İnceleme dosyamız, tamamlandığı kadarıyla aşağıdaki adrese yüklenmiştir.

Not : Yazımıza, Ortaokul 5-6. veya 7-8. Sınıflar ve İmam Hatip Ortaokulu 5, 6, 7 ve 8. Sınıfları Temel Dinî Bilgiler Ortak Ders Kitabı İslâm-1 ve İslam-2 kitaplarının İnceleme ve Eleştirisi eklenmiştir.

(İnceleme dosyasının yüklenmesi tamamlanmış olup, diğer dosyaların yüklemesi devam ediyor. İlerleyen saatlerde tamamı yüklenmiş olacaktır inşallah.)
Ayrıca ders kitaplarına ait örnek sayfalar, imana ayrılan oran incelemeleri vb. dosyanın hazırlanmasında kullanılan dosyalar da yüklenmiştir. Adreste dosyanın tanıtım videosu da mevcuttur. Allah ömür ve fırsat verirse bu çok önemli ve kapsamlı dosyayı tamamlamaya ve makamlara ulaştırmaya çalışacağım. Yine de dosyada geldiğim yeri ve ilgili dosyaları şimdiden paylaşmayı (ne olur ne olmaz diyerek) gerekli gördüm. Nur talebeleri bir sebepten tamamlama imkanım olmazsa, bu çalışmanın yarım kalmasına razı olmasınlar ve tamamlasınlar inşallah.

TEMEL DİNÎ BİLGİLER DERS KİTAPLARI İNCELEME VE ELEŞTİRİ METNİNDEN ALINAN BAZI PARÇALAR
“Din Dersi Kitaplarının Örnek Sayfalarla Eleştirel Bir İncelemesi, Din Eğitiminde Yöntem Çözümlemeleri ve Alternatif Bir Model Teklifi” isimli inceleme dosyamız hazırlanmaya devam etmektedir. Diyanetin Dinim İslam, Temel Bilgiler” kitabı ile İlköğretim din dersi kitapları bitmiştir. TDB ders kitapları üzerinde çalışmaktayız. Sizlere ciddi fikir verecek bir parçayı buraya aktarıyoruz.
Temel Dinî Bilgiler Dersleri Hakkında Genel ve Ortak İnceleme Metni
Ortaokul 5-6. veya 7-8. Sınıflar ve İmam Hatip Ortaokulu 5, 6, 7 ve 8. Sınıfları
Temel Dinî Bilgiler Ortak Ders Kitabı İslâm-1 İnceleme ve Eleştirisi: (10. ve 36. sayfalar arası)
Örnek kitap sayfalarının incelenmesinden önce genel bir inceleme yapılacaktır.
Bu inceleme metnindeki tespit ve eleştiriler; İlköğretim (Ortaokul ve İmam Hatip Ortaokulu) ve Ortaöğretimde (Lise ve İmam Hatip Lisesi) yer alan tüm Temel Dinî Bilgiler ders kitapları için aynen geçerlidir ve ortak inceleme metnidir. Temel dinî bilgileri öğretmesi beklenilen bu kitapların hiçbirinde, dinin temeli ve esası olan iman hakikatleri gerçek anlamda ders verilmemiştir. Zaten söz konusu kitapların konu içeriklerinin ancak %20’si iman esaslarını konu almaktadır. Bu %20’lik içeriğin ise iman esaslarının doğrudan doğruya tüm detaylarıyla ders verilmesi, aklî ve mantıkî gerekçelerle delillerinin bildirilmesi ve talim edilmesi mahiyetinde değildir. Yapılanın sadece “fikir edindirmek ve konu hakkında bir genel kültür bilgisi vermek” yani “sadece bahsetmek”ten öteye geçmediğini üzülerek söylüyoruz.
Din derslerinde en önemli, öncelikli ve en çok yer verilmesi gereken; bir alt yapı niteliğinde olan “iman bilgisi”dir ve bu temeller sağlam atılmadan, din dersi anlamında verilecek hiçbir ahlak bilgisinin ve ibadet taliminin amacına ulaşması mümkün değildir. Bu nedenle “temel dinî bilgiler” kavramının, iman esaslarının detaylı olarak ders verilmesiyle ilişkilendirilmiş bir içerik olarak anlaşılması ve din eğitiminin bu yönde verilmesi şarttır.
(Bu çok önemli hakikat, inceleme dosyamızın 4. sayfasında yer alan ve giriş bölümü olan birinci bölümünde çözümlenmiştir. Çözümlemenin detaylarını o bölüme havale ediyoruz.)
Ögretim programlarının bulunduğu https://dogm.meb.gov.tr internet sayfasında “Temel Dinî Bilgiler Dersi Öğretim Programının Temel Felsefesi ve Genel Amaçları” şu şekilde ifade edilmektedir:
“Temel Dinî Bilgiler Dersi Öğretim Programı ile 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 2. maddesinde belirtilen “Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçları”na uygun olarak öğrencilerin; İslam’ın iman esaslarını kavraması, İslam’ın temel ibadetlerinin yapılışlarını açıklaması, İslam’ın temel ahlaki ilkelerini kavraması, İslam ahlakının kaynağının Kur’an ve sünnet olduğunu fark etmesi, Allah’a, Peygamberimize, Kur’an-ı Kerim’e ve insanlara karşı sorumluluklarını fark etmesi amaçlanmaktadır.”
Daha önce de önemle vurguladığımız gibi, dinin temel bilgisi, “iman bilgisi”dir ve bu temeller sağlam atılmadan, din dersi anlamında verilecek hiçbir ahlak bilgisinin ve ibadet taliminin amacına ulaşması mümkün değildir. Halbuki aşağıdaki tetkikte de açıkça görüldüğü gibi temel dinî bilgiler ders kitaplarında “iman esaslarının kavranması”na hacimce öncelik ve ağırlık verilmemiştir. Yer verilen içeriğin mahiyeti ise, amacı karşılamaktan uzak, yetersiz ve çok eksiktir. “İman esaslarının kavranması”, iman esaslarının tüm detaylarıyla ders verilmesi, aklî ve mantıkî gerekçelerle delillerinin bildirilmesi ve talim edilmesi ile gerçekleşebilir. Fakat ne yazık ki, temel dinî bilgiler ders kitaplarının imana dair bölümlerinde yapılan, “fikir edindirmek ve konu hakkında bir genel kültür bilgisi vermek” yani “sadece bahsetmek”tir. Bunun ötesine kesinlikle geçmemektedirler. Dolayısıyla, söz konusu ders kitapları, belirlenen amaçların en önemli ve önceliklisi olan, “öğrencilerin; İslam’ın iman esaslarını kavraması” amacını karşılamamaktadırlar.
Şimdi, Ortaokul 5-6. veya 7-8. Sınıflar ve İmam Hatip Ortaokulu 5, 6, 7 ve 8. Sınıfları Temel Dinî Bilgiler Ortak Ders Kitabı olan İslâm-1 kitabının, 10. ve 36. sayfalar arasındaki ders metinlerinin inceleme ve eleştirisine geldik.
Sayfa 10: “1. İman ve İslam
En çok kimlere güveniyorsunuz? Neden?
İman kelimesi sözlükte inanmak, güvenmek, bir şeyin doğruluğunu kabul etmek ve onaylamak gibi anlamlara gelir. Dinî bir kavram olarak ise iman; Yüce Allah’tan Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilen bütün bilgi, mesaj ve hükümlerin doğruluğunu hiçbir şüphe duymadan kabul etmek demektir. Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ve onun tebliğ ettiği dine kalbiyle iman eden ve bunu diliyle ifade eden kişiye mümin denir. Mümin kişi İslam dinine gönülden bağlanır ve bu dinin gereklerini yerine getirme konusunda istekli davranır. Bu sayede Allah’ın (c.c.) koruması altına girer ve hem bu dünyada hem de ahirette güven, huzur ve mutluluk içinde yaşar. İslam sözlükte teslimiyet, barış ve kurtuluş gibi anlamlara gelir. Terim olarak İslam; Yüce Allah’ın Hz. Âdem’den (a.s.) başlayarak son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kadar insanlar için gönderdiği dinin ortak adıdır. İslam, Yüce Allah’ın iradesine gönülden teslim olma, barış içinde yaşama ve nihayetinde de ebedi kurtuluş ve mutluluğa erme dinidir. Allah’ın (c.c.) dinine inanan ve hayatını bu dinin ilkelerine göre düzenleyen kimseye Müslüman denir. Müslümanlar, İslam dininin emirlerine uyar, yasaklarından kaçınırlar. İslam dininin övdüğü ahlaki nitelikleri kazanmaya ve bunlara göre davranmaya çalışırlar. İbadetlerini yerine getirir ve insanlar arası ilişkilerde İslam dininin belirlediği ölçülere ve hukuka göre hareket ederler.”
İnceleme ve Eleştiri: Ders kitabı metninde dikkat çeken bir iman tarifi mevcuttur: “Yüce Allah’tan Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilen bütün bilgi, mesaj ve hükümlerin doğruluğunu hiçbir şüphe duymadan kabul etmek.” Halbuki, ilerleyen sayfalarda rahatlıkla görüleceği gibi, iman esaslarından bahseden metinler, bir insanın “hiçbir şüphe duymadan kabul edeceği” bir özellik arz etmemektedir. Peki o halde “dinin temel bilgileri” diye takdim edilen bu delilsiz, gerekçesiz, dayanaksız metinler, nasıl ve ne şekilde “şüphesiz bir iman” inşasında görev üstlenecektir? İlerleyen sayfalarda, sadece “İmanın İnsana Kazandırdıkları” anlatılmıştır. Ortada anlatılan bir iman hakikati yokken, imanın insana kazandırdıklarından bahsetmenin ne anlamı ve faydası vardır? Bu mahiyetteki bir içeriğin, iman esaslarının anlatılması ve ders verilmesi veya “Temel Dinî Bilgiler Dersi Öğretim Programının Temel Felsefesi ve Genel Amaçları”nda ifade edildiği şekliyle “iman esaslarının kavranması için verilen bir ders” olarak görülmesi hiç mümkün müdür?
Sayfa 11 ve 12: “İman ve İslam bir bütündür. Doğru inanç, peşinden doğru bilgiyi ve doğru davranışları getirir. Yüce Allah’a ve onun peygamberine iman eden kişi, bu inancını Allah’a (c.c.) ve peygamberine teslim olarak ve onlara olan sevgi ve bağlılığını davranışlarına yansıtarak gösterir. İyi bir mümin aynı zamanda iyi bir Müslümandır. İman kalptedir. İslam ise kalpteki imanın davranışlara en güzel şekilde yansımasıdır. İslam dini insanın fıtratına yani onun yaratılış özelliklerine uygun bir dindir. Emirlerini uygulamak insana zor gelmediği gibi yasakladığı şeylerden uzak durmak da zor değildir. İslam dini aşırılıklardan uzak, orta yolu esas alan bir dindir. Her kültür ve coğrafyadan insan İslam’ın temel ilkelerini anlayabilir ve ibadetlerini yerine getirebilir. Bu açıdan İslam, bütün insanlığa gönderilmiş evrensel bir dindir. İmanın ve İslam’ın bir takım esasları vardır. Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahirete ve kadere inanmak imanın esaslarıdır. Müminler bu esaslara Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hadislerinde açıklandığı şekilde iman ederler. Yüce Allah vardır ve birdir; eşi, benzeri ve dengi yoktur. Her türlü eksiklikten münezzehtir. En güzel isimler ve sıfatlar O’nundur. Yaratan, yaşatan ve rızık veren O’dur. İnsanları bu dünyaya imtihan için göndermiştir. O, yarattığı hiçbir varlığa benzemez. Sadece O’na kulluk edilir ve yalnızca O’ndan yardım istenir. İman esaslarına inanan bir mümin belli başlı ibadetlerle kendini arındırmaya ve iyi bir kul olmaya çabalar. İslam’ın şartları olarak bilinen bu ibadetler; kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve hacca gitmek şeklinde sıralanır. Kelime-i şehadeti söyleyerek İslam dairesine gireriz. Namaz ile Yüce Allah’a yönelir, sevgi ve bağlılığımızı gösteririz. Zekât ibadetiyle bencillikten kurtulur, paylaşmayı öğreniriz. Oruç tutarak nefsimizin sınırsız arzu ve isteklerini terbiye ederiz. Hacca giderek kutsal mekânları ziyaret eder ve İslam dininin inananları kardeş yapan gücünü hissederiz. Tüm bu ibadetleri sadece Yüce Allah’ın rızasını ve sevgisini kazanmak için yaparız.”
Sayfa 13: “İman ve ibadetler yanında sorumlu olduğumuz bir başka husus da güzel ahlak sahibi olmaktır. Doğruluk, güvenilirlik, cesaret, cömertlik, yardımseverlik, tevazu, müsamaha Müslümanlarda olması gereken niteliklerden bazılarıdır. Hz. Muhammed (s.a.v.), “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyurarak ahlaklı olmanın önemini belirtmiştir. Güzel ahlak imanımızı ve ibadetlerimizi taçlandıran bir özelliktir. İman, ibadet ve güzel ahlak ile bezenmiş Müslüman, hem bireysel hem de toplumsal alanda İslam dininin açıkladığı hükümlere titizlikle uyar. Evde, okulda, işyerinde, alışverişte, yolculukta, yemekte, sohbette vb. tüm durumlarda İslam dininin helal ve haram sınırlarına dikkat eder.”
İnceleme ve Eleştiri: (Sayfa 11,12 ve 13) Sayfa 11’de “İman ve İslam bir bütündür. Doğru inanç, peşinden doğru bilgiyi ve doğru davranışları getirir. …… İman kalptedir. İslam ise kalpteki imanın davranışlara en güzel şekilde yansımasıdır.” ifadeleri dikkat çekmektedir. Önemli bir hakikat güzel bir şekilde ifade edilmiştir. Fakat sormamız gerekmiyor mu, “doğru inanç” nerede ve ne şekilde ders verilmiştir ki, peşinden “doğru davranışları” getirebilsin? Tekrarla ve ısrarla vurguluyoruz ki, iman hakikatlerinin detaylı ve delilli olarak ders verilmediği bir yerde, ahlak ve ibadetten bahsetmenin hiçbir anlam ve kıymeti yoktur ve olamaz.
Sayfa 15: “2. Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet
Müslüman olmak için öncelikle ne yapmak gerekir?
Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet, Yüce Allah’a ve O’nun peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.v.) olan inancımızı açıkladığımız, İslam inancının özü olan ifadelerdir. Bu sözleri gönülden inanarak söyleyen kişi Müslüman olur. Kelime-i Tevhid ile, Allah’ın (c.c.) varlığına ve birliğine olan inancımızı ifade ederiz. Kelime-i Tevhid’i inanarak söyleyen kişi, Allah’tan (c.c.) başka ilah olmadığını, Hz. Muhammed’in de (s.a.v.) Allah’ın peygamberi olduğunu kabul etmiş olur. Tek bir ilah vardır. O da Yüce Allah’tır. Her şeyi yaratan, yaşatan, her şeye bir kader belirleyen ve kendi- sine kulluk edilmeye layık tek varlık O’dur. Tek Allah inancına tevhid inancı denir. İslam, tevhid dinidir Tevhid’in zıddı ise şirktir. Şirk, Allah’a ortak koşmak; Allah’tan (c.c.) başka varlıkları tanrı olarak kabul etmek anlamına gelir ki bu İslam dininde en büyük günah sayılmıştır.”
İnceleme ve Eleştiri: (Sayfa 14, 15 ve 16) 15. sayfadaki “Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet’i gönülden inanarak söyleyen kişi Müslüman olur.” ifadeleri, bize “gönülden inanmayı acaba ne sağlar? Hangi sebep ve gerekçe gönülden inanmaya sebep olur? Acaba bu ders kitabında okuyucunun gönülden inanmasına sebep ve gerekçe olabilecek nitelikte bir içerik mevcut mudur?” sorularını sordurmaktadır. Ne yazık ki, Temel Dini Bilgiler ders kitaplarının satırlarında bu sorularımıza cevap bulabileceğimiz nitelikte bir içerik bizi karşılamıyor. Ortada görünen metinler ise bize şunu dedirtiyor: Ancak bu kadar yavan ve basma kalıp bir üslup ve işe yarar bir bilgi vermekten uzak, boş ve kupkuru bir içerik olur. İmanları kurtarılmaya, kuvvetlendirilmeye ve korunmaya çok muhtaç evladlarımıza bu mu layık görülüyor?!
Sayfa 17: “YORUMLAYALIM
Aşağıdaki şiiri okuyarak vermek istediği mesajı yorumlayınız.
TEVHİDE GEL TEVHİDE
Buyruğun tut Rahmân’ın Tevhide gel tevhide Tazelensin imanın Tevhide gel tevhide Yaban yerlere bakma Canın odlara yakma Her gördüğüne akma Tevhide gel tevhide Zâhirde kalan kişi Güç etme âsân işi Gider gayrı teşvişi Tevhide gel tevhide Şirki baştan savarsan Hak bilmeğe iversen Yaradanı seversen Tevhide gel tevhide Sen seni ne sanırsın Faniye dayanırsın Hoş bir gün uyanırsın Tevhide gel tevhide Emri yerine yetir İhmâli ko iş bitir Sıdk ile iman getir Tevhide gel tevhide Uyanı gör gafletten Geç bu fâni lezzetten İç kevser-i vahdetten Tevhide gel tevhide Hüdâyî’yi gûş eyle Şevke gelip cûş eyle Bu kevserden nûş eyle Tevhide gel tevhide.”
İnceleme ve Eleştiri: Şiirin ismi gerçekten manidar ve tam bir kara mizah örneği. “Tevhide Gel Tevhide!” Hangi tevhide? Nerede tevhid? Ortada tevhid yok, tevhid hakikatleri yok, tevhidin delilleri hiç yok; ama tevhidle ilgili Osmanlı Türkçesiyle yazılmış bir şiir var! Böyle bir manzara karşısında ne diyelim, nasıl dert yanalım gerçekten bilemiyoruz. İnsaf, vicdan ve basiretinize havale ediyoruz.
Sayfa 18: “Kelime-i Şehadet
Şehadet bir şeye tanık olmak, bir şeyin doğruluğundan kesin bir şekilde emin olmak gibi anlamlara gelir. Kelime-i Şehadet Allah’ın (c.c.) varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) O’nun kulu ve peygamberi olduğuna şahit olduğumuzu açıkladığımız sözdür. Bu sözü söyleyen kişi Yüce Allah’ın bir ve tek olduğunu ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Allah’ın (c.c.) elçisi olduğunu kesin olarak kabul ve ilan etmiştir. Gönülden inanarak bu sözü söyleyen kimse Müslüman olur. OKUNUŞU: Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh. Anlamı: Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. ve yine şehadet ederim ki Muhammed o’nun kulu ve resulüdür. Yüce Allah’ın varlığı ve birliği bir Müslüman için o kadar açık bir gerçektir ki o, hayatını bu gerçeğe her an tanıklık ederek yaşar. Kâinat, Allah’ın (c.c.) varlığını ve birliğini kanıtlayan bir eserdir. Müminler bu esere baktıkça onu yaratanın varlığını ve birliğini hissederler.”
Sayfa 19: “Görsel 1.7 Kâinattaki her şey Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine bir delildir.
İnceleme ve Eleştiri: (Sayfa 18, 19 ve 20) Önce ders metninde geçen şu ifadelere bakalım: “Şehadet bir şeye tanık olmak, bir şeyin doğruluğundan kesin bir şekilde emin olmak gibi anlamlara gelir…. şahit olduğumuzu açıkladığımız sözdür….kesin olarak kabul ve ilan etmiştir. Gönülden inanarak bu sözü söyleyen kimse Müslüman olur…..Yüce Allah’ın varlığı ve birliği bir Müslüman için o kadar açık bir gerçektir ki o, hayatını bu gerçeğe her an tanıklık ederek yaşar. Kâinat, Allah’ın (c.c.) varlığını ve birliğini kanıtlayan bir eserdir. Müminler bu esere baktıkça onu yaratanın varlığını ve birliğini hissederler. Kâinattaki her şey Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine bir delildir.
Yukarıda alınan cümleler, hem çok önemli bir hakikatin güzel bir ifadesi, hem de benzerini görmediğimiz bir kara mizah örneğidirler. Buna değinmeden önce, kelime-i şehadette geçen “şahitlik ederim” tabirinin ifade ettiği ve daha önce aktardığımız bir hakikati, önemine binaen yeniden vurgulayalım: “İman esaslarının varlığını, doğruluğunu ve gerçekliğini, aklî deliller içeren kesin bir bilgiye ve detaylı araştırmalara dayanarak, tereddütsüz bir kanaatle kalben kabul etmek, Allah’ın bizden istediği hakikî bir imanın temel özelliğidir. Kelime-i şehadette “eşhedü-şahitlik ederim” kelimesinin ifade ettiği anlam: “Kâinatta aklen görüp şahit olduğum aklî delillerin gösterdiği netice, iman hakikatlerinin doğru ve gerçek olmasıdır. Her mevcut, normal şartlarda altından kalkamayacakları vazifeleri üstlenmelerinin manevî diliyle, yaratıcının varlığına çok parlak bir şekilde şahitlik etmektedirler. Gördüğüm bu kâinatı şahit tutarak, yani kâinatın şahitliğine dayanarak o hakikatlerin gerçekliğine ben dahi şahidim” demektir.”
Evet, gerçekten de ders kitabı metninde ifade edildiği gibi, “Kâinat, Allah’ın (c.c.) varlığını ve birliğini kanıtlayan bir eserdir.” ve “Kâinattaki her şey Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine bir delildir.” Fakat Allah’ın varlık ve birliğinin delilleriyle ve kâinatın O’nun varlığını ispatlayan bir eser olması konusundaki yegâne cümleler bu iki cümleden ibaret olunca(?!), ortaya çok üzücü bir kara mizah çıkıyor. Yani ders kitabında anlatılanların (örneğin “Müminler bu esere baktıkça onu yaratanın varlığını ve birliğini hissederler” cümlesindeki ifadelerin) ders kitabının metinleriyle gerçekleşmesine imkan ve ihtimal bulunmamaktadır.
Soruyoruz: Acaba okuyucu demeyecek midir ki: “Bu delillerin neler olduğundan ve her şeyin nasıl ve ne şekilde yaratıcının varlığına delil olduğundan biraz bahsetseydiniz de, biz de bunları öğrenseydik!” Gerçekten de din dersi kitaplarında rastlanan bu tarz durumlar inanılmaz bir ihmal ve eksikliktir. Daha önce de örneğini aktardığımız gibi, bir bakıyorsunuz taklidî-tahkikî imanın tarifi yapılıyor ama tahkikî imanı kazandıracak hiç bir içerik mevcut değil! Burada da “Kâinattaki her şey Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine bir delildir.” diye bir cümleye yer verilmesine rağmen, bunun üzerine hiçbir şey söylenmemesi ve meselenin tamamen havada, ortada ve boşlukta, dayanaksız, izahsız ve delilsiz bırakılması; dinin temel bilgilerinin ders verildiği ve imanın esaslarının kavranmasının amaçlandığı iddia edilen bir ders kitabı için nasıl kabul edilebilir bir şey olarak görülebilir ve böyle bir kitap içeriği, nasıl olup da hiçbir engele takılmadan ve tüm incelemelerden başarıyla geçip resmi ders kitabı olarak seçilebilir ve yayınlanabilir, doğrusu bizim aklımız almıyor. Hiçbir şekilde müdafaa edilmesi mümkün olmayan bu açık ve vahim hatanın düzeltilmesi için müdahale edilmesi ve bunun acilen yapılması gerekmektedir.
19. sayfada Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet’in önemini anlatan hadisler aktarılmakta ve bu hadislerin yorumlanması okuyucudan istenmektedir. Daha önce de eleştirdiğimiz bir husus ki, izahının yapılması hatta doğru tevilinin (manasının) bildirilmesi gereken ince konularda; ders kitabının, cevabı bulmayı veya yorumlamayı okuyucuya havale etmesidir! Halbuki ders kitabının işi talim etmektir. Kendi vazifesini öğrencinin üstüne atmak değil. Aktarılan hadisler çok kişi tarafından dış ve yüzeysel manası ile yanlış anlaşılmıştır ve dille söylenilen bir cümlenin ebedî hayatın ve imanın kurtulması için yeterli olduğu zannedilmiştir. Böyle algılamanın çok yanlış olduğu, iman kurtarmanın ve cennete girmenin basit ve kolay bir iş olmadığı; inceleme dosyamızın 8.sayfasında yer alan ikinci bölümünde, “İman Kurtarmak Kavramı ve İmanın Delillerini Bilmemenin Fıkhî Hükmü” başlıkları altında detaylı olarak çözümlenmiş olduğundan, bu meselenin izahını oraya havale ediyoruz.
Sayfa 20’nin Devamı: 3. İmanın İnsana Kazandırdıkları
Sizce, Yüce Allah’a iman etmek bir kimseye ne gibi özellikler kazandırır?
Yemek içmek gibi maddi ihtiyaçlarımız yanında inanma, güvenme, sevme ve sevilme gibi manevi ihtiyaçlarımız da vardır. İnanmak ve güvenmek insanın yaratılışında olan güçlü duygulardır. İnsanlar birbirlerine inanmak ve güvenmek isterler. Bunlar sağlıklı bir birey ve toplum olmanın vazgeçilmez şartlarıdır. İnsanların birbirlerine inanmadıkları ve güvenmedikleri bir yerde barış, huzur ve mutluluk olmaz. Orada korku, endişe ve karmaşa hâkim olur. Bunun yanı sıra insanlar her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, her zaman yanlarında olan ve kendisine dua edip sığınabilecekleri yüce bir varlığa inanma ihtiyacı içindedirler. Bu, Yüce Allah’ın insanların yaratılışına koyduğu bir ihtiyaçtır. Bu sayede insanlar Rablerini bilmek ve O’na ibadet etmek arayışı içinde olurlar. Yüce Allah’a iman, inanma ve güvenme duygularımızı en doğru şekilde tatmin etmemizi sağlar. İman sayesinde insan kendini yalnız ve çaresiz hissetmez ve asla ümitsizliğe kapılmaz. Çünkü bilir ki Allah (c.c.), kendisine maddi ve manevi rızıklar verir. Duaları işitir ve tüm dualara icabet eder. Yüce Allah kulunu asla yalnız bırakmaz, ona yardım eder. Merhameti ve şefkatiyle muamele eder. Allah’ın (c.c.) varlığına inanmak insana güç verir. İnsan O’nun zikriyle mutlu ve huzurlu olur. Mümin, kendine bu kadar yakın olan, kendisine her zaman nimetler veren Rabbi karşısında sorumluluklarının ve görevlerinin bilincinde olur ve buna uygun yaşar. Allah’a (c.c.) imanı sayesinde güçlü, sağlıklı ve dengeli bir karaktere sahip olur. Ailesine, vatanına, milletine, tüm insanlığa ve yaratılmış her şeye karşı sorumluluk bilinci, sevgi, merhamet ve şefkat duygularıyla hareket eder.”
İnceleme ve Eleştiri: (Sayfa 20, 21, 22 ve 23) Bu dört sayfa kitap içinde iman esaslarından bahseden yegane bölümdür. Fakat ne yazık ki, doğrudan “iman esaslarının kavranması” amacına yönelik bir içerik değildir. Başlığından da anlaşıldığı gibi, bu bölüm “iman”ı değil, “imanın insana kazandırdıkları”nı anlatmaktadır. Tablo o kadar trajikomiktir ki, “ağlamanın en yüksek derecesi gülmek, gülmenin ise ağlamaktır.” sözüne uyarak biz dahi üzüntümüzden ağlamak yerine gülmekle karşılık vermeye mecbur oluyoruz. Okuyucusuna makbul bir imanı kazandırmak konusunda hiç bir varlık gösteremeyen ve bu yönde kayda değer hiç bir içerik sunmayan bir ders kitabı, “imanın insana kazandırdıkları”nı anlatmaktadır! Böyle bir hadiseyle karşılaşan bir insana, elbette ağlamak yetmeyecektir.
Sayfa 24: “OKUYALIM: İMANIM SAYESİNDE;Rabbimi, peygamberimi ve dinimi çok severim. Doğruyum, asla yalan söylemem. Dürüstüm, kimseyi kandırmaya çalışmam. Kendime güvenirim. Cesurum. Ümitsizliğe kapılmam. Sorumluluklarımın bilincindeyim. Adil davranır, haksızlıktan ve zulmetmekten kaçınırım. İbadetlerimi ve kulluk görevlerimi yerine getiririm. Yaşadığım dünyayı, doğayı, hayvanları, bitkileri; tüm canlıları sever, onları korurum. Disiplinli yaşar, davranışlarımı kontrol ederim. Ailemi, arkadaşlarımı, vatanımı, milletimi maddi ve manevi değerlerimi çok severim. İnsanlara yardım ederim. Çalışırım, Allah’ın (c.c.) yardımıyla başarırım. Sabırlıyım, zorluklar beni yıldıramaz.
İnceleme ve Eleştiri: Herhangi bir imanî temel verilmeyen bir kitapta yer alan bu ifadeler, nasıl ve ne şekilde bir kazanım ön görülerek koyulmuş olabilir? Bu konuda acaba ne düşünmeliyiz?! Açıkçası bizim aklımıza bu cümlelerin, etkili bir bilinçaltı programlama tekniği mesajları olduklarından başka mantıklı bir açıklama gelmiyor!

İBRET, DEHŞET VE HAYRETLE OKUYUN!

 
İSLÂM-2 İLKÖĞRETİM TEMEL DİNÎ BİLGİLER DİN DERSİ KİTABI İNCELEME VE ELEŞTİRİSİ
 
Ortaokul 5-6. veya 7-8. Sınıflar ve İmam Hatip Ortaokulu 5, 6, 7 ve 8. Sınıfları Ortak Ders Kitabı
 
İnceleme ve Eleştiri: (72-98. sayfalar arası)İlk öğretim okullarında temel dinî bilgiler kitaplarının ilki olan “İslam-1” kitabının “iman esaslarının kavranması amacı”nı karşılamakta ne kadar yetersiz olduğunu ve hâl-i pürmelaline hep birlikte üzülerek şahit olduk.
 
İkinci kitap olan “İslam-2” kitabında ise imana dair hiç bir konu olmadığını görmekteyiz. Malumdür ki, inceleme dosyamızda imanî bölümlere ilaveten (“Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır.” hakikati gereğince-Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur, Sözler, Konferans, Birinci Millet Meclisindeki Beyannamesinden) namaz ile ilgili bölümleri de inceliyoruz. Bu kitapta da iman bahisleri olmadığı halde, namaza ayrılmış bir bölüm bulunduğundan inceleme altına aldık.
 
“İslam-1” kitabında, imana dair konu içerikleri, pratikte yok denilecek kadar işlevsiz bir vaziyette bulunduğundan ve “İslam-2” kitabında ise hiç yer ayrılmadığından; İlk öğretim okullarının (Ortaokul ve İmam Hatip Ortaokulu 5, 6, 7 ve 8. Sınıflarında) temel dinî bilgiler derslerinde, belirlenen amaçların en önemli ve önceliklisi olan, “öğrencilerin; İslam’ın iman esaslarını kavraması” amacını karşılayacak nitelikte hiç bir içerik sunulmamış olduğunu rahatlıkla ve kesinlikle söyleyebiliriz.
 
“İslam-2” kitabının 72-98. sayfalar arasında namaza dair yer verilen içeriğe gelecek olursak, örnek sayfaları gözünüzle görebilmeniz için sayfa görüntülerini yukarıya aldık. Fakat sayfa içinden herhangi bir metin aktarıp incelemeyeceğiz. Çünkü gerçekten de inceleme ve eleştiri konusu olacak hiç bir parça içinde bulunmuyor. Eğer “namazın mana ve hikmeti ve namaz kılmanın gerekliliği” konularında bir içeriğe yer verilmiş olsaydı inceleyecektik. Fakat durum böyle değildir. 26 sayfalık namaz bölümünde, baştan sona tamamen özden uzak ve kabukla meşgul olan ve meşgul eden, yüzeyselliğin son sınırlarını zorlayan bir ders kitabı metni söz konusu. Fakat dikkatinizi çekmek için bazı ibretlik noktaları misal olarak göstereceğiz. Örneğin bakınız namaza dair olan bu bölüm, daha birinci sayfasında nasıl ve ne tür bir içerikle başlıyor namazı anlatmaya?
 
“Müslümanların namaza başlamadan önce ve namaz içerisinde yerine getirmeleri gereken bazı şartlar vardır. Bunlar namazın farzlarıdır ve mutlaka yerine getirilmesi gerekir.”
 
Ve devamındaki “Namazın Şartları ve rükünleri” tablosunda geçen tabirlere bakıyoruz:
 
“Hadesten Tahâret, Necâsetten Tahâret, Setr-i Avret, İstikbâl-i Kıble, İftitah Tekbiri, Kıyam, Kıraat, Rükû.”
 
“Namazın mana ve hikmetinin ve namaz kılmanın gerekliliğinin” anlatılmadığı bir “temel dinî bilgiler” ders kitabında, ilk öğretim seviyesindeki öğrencilere daha namazla ilgili bölümün ilk sayfasında bu kelime ve kavramlara yer yermek ne kadar yüzeysel ve şekilsel bir anlatımdır. Elbette bu tabirler yeri ve zamanı gelince öğrenilir ama “Namazın mana ve hikmetinin ve namaz kılmanın gerekliliğinin” anlatılması ihmale uğramışken bunlardan bahsetmek, cidden uygunsuz ve abesle iştigal ettirmektir. Daha biraz daha ilerliyoruz, görüyoruz ki, namazın mana ve önemi anlatılmamış okuyucuya “Sehiv ve Tilavet Secdesi”diye bir başlık açıldığını görüyoruz! Böyle bir tavrı nasıl algılamak gerekir bilemiyoruz. Ya ders kitabı, karşısındaki muhatabının namaz kılıp kılmamasını hiç önemsemiyor, o yüzden böyle yüzeysel ve teferruat bilgilerle kitap metninin doldurma yolunu seçiyor veya bir insanın namaz kılması için en önce “Namazın mana ve hikmeti ve namaz kılmanın gerekliliği” gibi temel bilgilerin anlatılması gerektiğinden haberi olmadığından veya bunu nasıl yapacağını bilemediğinden, kitap metnini bu tarz ilmihal bilgileriyle doldurduğu akla geliyor. Karşımızdaki vahim tablonun başkaca mantıklı bir açıklaması olabilir mi?!
 
Bir parça daha ilerlediğimizde, karşımıza akla ziyan (!) bir bilgi kutusu çıkıyor. Kur’an-ı Kerim’de geçen 14 adet secde ayetinin, sure ismi ve ayet numarasıyla doldurulmuş bu bilgi kutusu.
 
İlerlemeye devam ediyoruz. Namaz surelerinden sonra ilginç bir okuma parçası ve hemen arkasından ilginç bir boşluk doldurma görseli çıkıyor karşımıza.
 
Yüzeysel ve teferruat bilgiler ancak bu kadar abartılabilirdi herhalde! Okuma parçasında geçen minare, kubbe, alem, şerefe, şadırvan, mihrap, minber tabirlerinin, hangi görselin adı olduğunun, altına yazılması isteniyor!
 
İlerleyen sayfalarda ise, 5 sayfa boyunca 12 adet caminin özelliklerinin anlatıldığını ve görsellerine yer verildiğini görüyoruz. Ve hemen arkasından, din dersi kitaplarında en çok kullanılan “ünite doldurma aracı” bizi karşılıyor! “Esmâ-i Hüsnâ’yı Tanıyorum” Tam 7 sayfa!
 
“Namazın mana ve hikmetine ve namaz kılmanın gerekliliğine” hiç yer ayrılmayan bir ünitede bu zarurî olmayan içeriklere, böyle geniş verilmesi sizce nasıl anlaşılmalıdır?! Evet, ancak şu şekilde anlaşılabilir: Lüzumlu ve zarurî olan tüm içeriklere yeterince ve eksiksiz yer verildiği düşünülmüş olmalı ki, böyle teferruat içeriklere sıra gelmiş. Yani “Namazın mana ve hikmetinin ve namaz kılmanın gerekliliğinin” anlatılması ve talim edilmesi, lüzumsuz ve olmasa da olabilir bir şey olarak görülmüş ki, hiç yer verilmemiş. Ve elbette adı “temel dinî bilgiler” olan bir kitapta böyle içeriklere yer verilmemesi, bu tür bilgilerin temel dinî bilgilerden sayılmamasıyla mümkün olabilir!
 
Acaba bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Lütfen vicdan ve basiretinizi hakem tayin ediniz.

Video Seminer Sunumu (2,5 Saat)

İnceleme Dosyası Tanıtımı

Din Dersi Kitaplarının Örnek Sayfalarla Eleştirel Bir İncelemesi

Din Eğitiminde Yöntem Çözümlemeleri ve Alternatif Bir Model Teklifi

Din dersi kitaplarının iman esaslarından bahseden bölümlerini inceleyerek, mevcut olduğu ifade edilen derslerin kitaplarının içinde ne olduğunu, iman esaslarına ne kadar az yer verildiğini ve ayrılan yerde de ne derece yetersiz bir içerik sunulduğunu görmek ve göstermek istedik.

Sunumda sizlere dosyanın muhtelif bölümlerini aktardık ve konuyla ilgili çok önemli meseleleri ele aldık.

Video Adresi:https://youtu.be/xd_rEPBOdzA

İnceleme dosyası tanıtım videosu sunum metni ve Powerpoint sunumunu, aşağıdaki adresteki “Din Dersi Kitaplarının Eleştirel İnceleme Dosyası” klasörü içinden görüntüleyebilir ve indirebilirsiniz:

https://drive.google.com/drive/folders/0B2o_h9ejLDqQWmpyVDludzNIRkE?usp=sharing

İnceleme dosyamız ve çözüm paketimiz beş ana bölümden oluşuyor:

1- İmana Dair Bilgilerin Önem ve Öncelikleri. Nasıl Bir Yöntemle ve Ne Miktarda Dersinin Verilmesi Gerektiği.

2– İman Kurtarmak Kavramı ve İmanın Delillerini Bilmemenin Fıkhî Hükmünün Ortaya Koyulması.

3- Din Dersi Kitaplarının İman Esaslarından Bahseden Bölümlerini Örnek Sayfalarla İnceleme ve Eleştirisi. Yöntem Çözümlemeleri. Olumlu Alternatif Yöntemlere İlişkin Örnek Metinler.

4- “Eğitimde Şekil (Format) Perestlik Hastalığı ve Fonksiyonellik (Kullanışlılık, Faydalılık ve Maksada Uygunluk) Kriterinin Önemi”

5- Din Eğitiminde Yenilikçi Bir Eğitim Programı. Alternatif Bir Model.

Sunumumuzda birinci, ikinci ve dördüncü bölümü sunduk. Eğitim programı takdimi olan beşinci bölümü sunmadık.

Risale-i Nur Eğitim programı içeriğine, resmi sunum dosyasına ve bu dosyanın içinde de, eğitim programının fikrî altyapısına dair inceleme yazılarına ve bu konuda oluşturulacak din dersi kitabı ile ilgili tespit ve çözümlemelere aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:

https://drive.google.com/drive/folders/0B2o_h9ejLDqQSWVPbFJCU2pTWk0

Din dersi kitaplarının incelendiği bölüm olan üçüncü bölümde ise, ilk incelenen kitap olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Dinim İslam, Temel Bilgiler” kitabının inceleme ve eleştirisinden fikir vermek için yalnızca giriş kısmını ve imana ayrılan oran incelemesini aktardık.

Bu çok önemli dosyamız hazırlanmaya devam etmektedir. Dosyanın ana iskeleti olan metin, tamamlanmıştır. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Dinim İslam, Temel Bilgiler” kitabının inceleme ve eleştirisi bitmiştir.

Dosyanın şu ana kadar tamamlanmış olan kısmını incelemek ve görüş bildirmek arzu edenlerden, bize ulaşıp mail adreslerini iletmelerini rica ediyoruz. Biz de dosyamızı maillerine gönderelim.

Mailimiz: edizsozuer@gmail.com

SUNUM GÖRSELLERİ:

Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

Yazar: Ediz Sözüer

Ediz SÖZÜER 1974, Ankara doğumludur. Gelir İdaresi’nde Gelir Uzmanı olarak görev yapmaktadır. “Olağanüstü Bir Hazinenin Keşif Yolculuğu: Risale-i Nur Eğitim Programı”, yazarın ilk etapta internet ortamında ücretsiz olarak yayınlanarak daha sonra basılmış ve tüm çalışmalarının üzerine bina edildiği temel ve kaynak kitap çalışmasıdır. Deneme mahiyetinde kaleme aldığı Risale-i Nur izah metinleri ve Risalehaber sitesinde makale yazmakla başlayan yolculuğu, Risale Akademi’de sunulmaya başlanan görsel destekli ve akademik temelli “Tabiat Risalesi Açılımları Seminerleri”yle devam etti. Manevî bir ilim hazinesi olan Risale-i Nur eserleri içindeki Kur’ânî hakikatlerin insanlığa mal edilmesinde ve toplum olarak muhtaç olduğumuz zihinsel dönüşümün gerçekleşmesinde önemli bir katkıda bulunma kabiliyetinin bulunduğuna inandığı kitap çalışmasını, hep bir proje kıymetinde gördü. Tamamlanan kitap çalışmasını daha geniş kitlelere ulaştırmak için, bu çalışmanın üzerine bina edilerek hazırlanmış ve “görsel bir kitap” mahiyetindeki “Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı”nı iki haftada bir sürekli bir program olarak vermeye başladı. Ayrıca zaman zaman akademik eğitim faaliyetlerinde de “Medresetüzzehra Eğitim Yaklaşımı” ve “Risale-i Nur İzah Çalışmaları” hakkında sunumlar gerçekleştirdi. 2018 yılında ise Keşif Yolculukları Risale-i Nur Eğitim Programı'nın temel/kaynak kitap çalışması, din araştırma dalında "Altın Kalem Yazarlık Ödülü"ne layık görüldü. Kitap çalışması ve eğitim programının yazılı ve görsel tüm içerikleri, notere onaylatılmış muvafakatname ile her türlü serbest kullanım, basım ve yayım hakkı tanınmasıyla; başta Risale-i Nur’a, Kur’ân’a ve İslam’a gönül vermiş herkese ve tüm insanlığa mal edilmiştir. (Muvafakatnameye ana sayfadaki "Telif Hakkı Bildirisi" isimli menüden ulaşabilirsiniz) Bu çalışmalardan haberi olanlardan ciddiyetle istediği ve Risale-i Nur’a gönül vermiş insanlara samimiyetle ifade ettiği şudur: “Kıymetsiz ve önemsiz şahsıma değil, bu çalışmalar vesilesiyle Allah’ın bir nimeti olarak harika bir şekilde ortaya çıkan hakikatlere önem veriniz ve onlara sahip çıkınız. Sizden tek istediğim budur.”

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.