KEŞİF YOLCULUKLARI: Farklı Mana Açılımlarıyla, İzahlı ve Görsel Destekli Risale-i Nur Eğitim Programı

Medresetüzzehra Eğitim Yaklaşımı'nın Bilim Felsefesini Oluşturmaya Katkıda Bulunmayı Hedefleyen Akademik Eğitim Faaliyetleri


Yorum bırakın

Akıl-Vahiy İlişkisi ve Bazı Hadis Rivayetlerinin Bilimsel Bulgularla Tevil ve Müdafaa Edilmesi Hakkında

Akıl-Vahiy İlişkisi ve Bazı Hadis Rivayetlerinin Bilimsel Bulgularla Tevil ve Müdafaa Edilmesi Hakkında

İlgili Video: https://youtu.be/gEluRNXGpW0?si=ZUyvbcnyCRoDqKxn

(Bilimler Işığında Yaratılış kanalının “Deve İdrarı Faydalı mı? Çörek Otu Ölüme Çare mi? Yüzlerce Makale İspatladı! Dr. Samet Yahya Bal” isimli videosu)

Ön Bilgilendirme: Videoya yazdığımız aşağıdaki yorum haricinde irtibatlı diğer yazılarımızı da aşağıya alıyoruz. Böylece kaynakça mahiyetinde bir inceleme yazıları derlemesi olsun istedik.

Videoda Samed hocamızın yaptığı izah ve tespitlerde çok kayda değer bilgiler var ancak genel yaklaşım, takdim ve izah konusunda önemli bir sorun görüyorum, o da şudur: Video ve açıklamalar ağırlıklı olarak (sanki böyle bir mecburiyet ve şart varmış gibi) hadislerin muhakkak savunulması yönünde. Her ne kadar farklı yönlerden izahlar yaptıysa da bunlar yeterince izah edilmedi, önemle vurgulanmadı ve herkesin anlayabileceği açık bir üslup ve günümüz dilinde ifade edilmedi. (Dolayısıyla böyle bir tablo görünüyor. Bu istenmeyen bir durum. Zaten sunumda bahsettiğimiz yöndeki vurgunun zayıf ve ihmal edilmiş olduğunu itirazcı yorumlardan anlabiliyoruz. Demek genel çerçeve doğru anlaşılamamış.)

Şunu kastediyorum: Akıl esastır, nakil ise akıl ile çatıştığı zaman akıl esas olarak itibar edilendir, nakil ise en iyi ihtimalle tevil edilir, yorumlanır. (edilebilir, illa ki edilecek diye bir şart yok) Hadis peygambere isnat edilen sözdür, peygamberin kendisi değil. Dolayısıyla kaynağı sağlam hatta mütevatir bile olsa, akla/bilime/dine zıt görünen bir rivayet metnini kabul etmek, amel etmek ve tevil etmek şart değildir. Önce bu sağlam İslami kaideyi iyi bir vurgulamak ve zihinlere yerleştirmek hatta çakmak lazımdır. Bunun ihmali ve bu kaideyi yeterince önemle vurgulamamak vahim bir hatadır çünkü esas problem buradan yani bu temel yaklaşıma insanların sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. (Dediğimiz gibi Samed hocanın her ne kadar bu yönde birçok izahları oldu ama eksik ve zayıftı.)

İki aşırı uç var, biri akla/bilime zıt görünen bir hadis metnini inkar ve red etmek ve diğeri ise görünen yüzeysel manasını mutlak bir teslimiyetle aynen alıp kabul etmek ve amel etmek. Halbuki hakikat bu ikisi arasındadır çoğu zaman. Ama genel kaide itibariyle dış (zahiri, görünen) manası akla/bilime/hatta genel islami kaidelere aykırı görünen bir rivayet metninin inkar edilmese bile, kabul edilmesi veya amel edilmesi şartı asla yoktur, çünkü herkesin böyle bir hadisin tevilini araştırma veya öğrenme şartından bahsedilemez, bilemeyebilir, haberi olmayabilir. Bu durumda kabul ve amel etmemek ama inkar da etmeden öylece bırakmak ve belki muhtemelen ya o söz peygambere ait değildir veya bilmediğimiz bir mana ve tevil ve tabiri vardır demek en sağlıklısıdır.

Yani sağlıklı olmayan tarz, bu tarz hadisleri ısrarla (sanki tevil etmeye mecburmuşuz gibi) bin dereden su getirerek günümüz bilimine uygun olan tevilini bulmak için aşırı ve zorlama bir efor sarf etmektir. Çünkü bu tarz akla/bilime/islami kaidelere aykırı ve muhtemelen uydurma ve içine israiliyat karışmış ve çoğu da zaten kaynağı sağlam olmayan riyayetlerin dine verdiği zarar çok büyüktür. Müslüman bu konularda yukarıda ifade ettiğimiz doğru yaklaşıma sahip olarak, gayet kendine ve dinine güvenli bir şekilde rahat olmalı, illa ki bu tarz rivayetleri müdafaa edeceğim, hakikatini ortaya çıkarıp mucizeliğini göstereceğim diye manasız ve zorlama gayretlerin içine girmemelidir.

Okumaya devam et


Yorum bırakın

Her Güzellik ve Mükemmellik Sahibi, Kendi Güzelliğini ve Mükemmelliğini Görmek İster Kaidesinin Çözümlemesi

Her Güzellik ve Mükemmellik Sahibi, Kendi Güzelliğini ve Mükemmelliğini Görmek İster Kaidesinin Çözümlemesi

Fikret Çetin bey kardeşimiz aşağıdaki videosunda bu kaidenin sorgulanması gerektiğini ve Risale-i Nur talebelerinin hemen savunmaya geçip, ideolojik davrandığını ifade etmiş. Kısmen haklıdır da. Haklı görmediğimiz noktalar da var. Aşağıda geliştirmiş olduğumuz çözümlemede bunları ele alıyoruz. Ancak sanırım o çözümlemeden önce hemen şunu ifade etmekte fayda var. Şimdi Fikret kardeş “Bediüzzaman burada bir delillendirme yapıyor bu kaide ile” demiş ve bizim nur talebesi kardeşler de o kaidenin delilinin kesin ve doğru olduğunu “savunmaya geçmiş ideolojik bir şekilde”. Bizim meseleyi nasıl gördüğümüzü aşağıdaki paragrafta ifade edeceğiz ve arkasından da kaidenin çözümlemesini aktaracağız.

Muhterem kardeşler, 11. Söz yaratıcının varlığını ispat eden bir risale değildir ki, kainatın yaratılış hikayesidir ve elbette ki “burhanî bir delil” değildir oradaki saray misali. Büyük bir hakikatin (yani kainatın yaratılış hikmeti gibi derin bir hakikatin) kolay anlaşılması için kurgulanmış bir temsildir. Sapla samanı karıştırmamak lazım. Bu kaide bir “Delillendirme Değil, Gerekçelendirme”dir, yani bir anlamlandırma ve yaratılış hikmetinin ortaya koyulmasıdır. Aşağıdaki çözümlemede kaidenin genel geçerli bir kaide olduğunun kesin olduğu ortaya koyulmuş ve kaidenin yaratılış maksat ve hikmetini ortaya koymak için kullanılmasının da uygun olduğu çözümlenmiştir. Okumaya devam et


Yorum bırakın

İki Makalenin Çözümlemesi (Yaratılış-Ahiret İnancı Doğuştan mı, Peygamberler Olmasaydı Ahlak ve Medeniyet Olabilir Miydi)

İki Makalenin Çözümlemesi (Yaratılış-Ahiret İnancı Doğuştan mı, Peygamberler Olmasaydı Ahlak ve Medeniyet Olabilir Miydi)

8. Uluslararası Bilim Işığında Yaratılış Kongresi’nde “Yaratılış ve Ahiret İçgüdüleri ve Ahiret’e Bilinç Aktarımı” başlıklı makalesini sunan Thomas Plevyak hocamız, bizim Yaratılış Modelinin Bilim Felsefesi/Bilim Yaklaşımı konulu mailimiz vesilesiyle bize ulaşmış ve makalesinin değerlendirilmesini talep etmiştir. Makalenin konusu Yaratılış-Ahiret İnancı Doğuştan mı gelmektedir, insanların beynine kodlanmış mıdır sorusuna cevap arayışı ve bunu delillendirme çabasıdır. Aşağıda söz konusu makalenin zayıf yönlerine vurgu yaparak, daha güvenli ve sağlam kabul edilebilecek bir alternatif çözümlendirme ortaya koyduk.

“Merhabalar hocam tekrar, hem makalenizi hem chatcpt değerlendirmesini tamamen okudum ve inceledim. Makalenizi ben de Google Gemini’ye incelettim ve değerlendirmesini istedim. Bu arada makalenizin zayıf yönleri hakkında bazı itirazlar yazdım ve değerlendirmesini istedim. Bunları aşağıda aktaracağım.

Bunun dışında benim önceden kaleme aldığım bir çözümleme var. Makalenizdeki tehlikeli materyalist indirmeciliğe ve hatalı temellendirmelere ve eksik delillendirmelere girmeye hiç ihtiyaç kalmadan, basit ve herkesçe kabul ve takdir edilebilecek ve kaynağı somut bir olaya dayalı bu çözümlememi ve onun hakkındaki Gemini’nin değerlendirmesini okumanızı rica ediyorum.

Sizin de maksadınız yaratılış ve ahiret inancının insan doğasında olduğu ancak bunun takdim ediliş şekli ve fiziksel/maddi kalıplara/nörolojik unsurlara indirgenmesi bir açıdan eksik (materyalist/ateist kişilerin bilinci sadece beyin nöronlarına indirmesine benzer şekilde, insandaki beyinden hariç kalp ve duygular ve insanın manevi boyutunun ihmal edilmesi yönünden eksik, halbuki dini hakikatleri insanın esas bu manevi boyutu hisseder ve anlar, akıl ve mantık bu yolda sadece yardımcı bir araçtır) diğer açıdan da hür iradeyi zedeleyici bir müdahale olarak görülme tehlikesi mevcut.

Bu arada şunu da söylemiş olayım: Ben tamamen Gemini gibi düşünmüyorum, sizin çözümleme ve çıkarımlarınız da oldukça kıymetli ve aslında iki yaklaşım da belli şartlar dahilinde doğru olma ihtimali mevcut. Fakat kolayca anlaşılıp herkesçe kabul edilebilirlik ve zayıf ve mahsurlu yönleri olmayan güvenli bir alanda sunulabilmesi açısından maksada daha iyi ulaştırabilecek kullanışlı bir araç ve çözümleme olduğu kanaatindeyim.

Çok selam ediyorum.”

Okumaya devam et