Kur’an’ın Bilimsel İşaretleri Hakkında Makul ve İstikametli Yaklaşım Tarzı
Video Linki: https://youtu.be/xx016LChqlo?si=Ze_dk5CmOYhiKLXl
Video İsmi: “Kur’an’da Şifrelenmiş Bilgiler! Bilimi Aydınlatan Sırlar! Muhammed Arslan”
Muhammed Arslan kardeşimizin samimiyetini, donanımını ve gayretini takdirle karşılıyor; niyetinin hayırlı mükafatlara vesile olmasını temenni ediyoruz. Bununla birlikte, videoda serdedilen iddiaları metodolojik ve teolojik bir süzgeçten geçirdiğimizde; bu ‘şifre’ yaklaşımının Kur’ani istikamet ve bilimsel ciddiyet noktasında temel zafiyetler barındırdığı kanaatine ulaştık. Bu samimi analiz ve eleştirilerimizi aşağıda dikkatlerinize sunuyoruz.
Öncelikle video kapak resminde “Kur’an’da Edison ve Hubble ismi yazıyor!” ifadesi mevcut ve video isminde de “Bilimi aydınlatan sırlar” ifadesi dikkat çekiyor. (!) Bu ifadeler hiç uygun değil. İnsanların zihinlerini başka tarafa yönlendirmek, “Bilimler Işığında Yaratılış” isimli bir kanalın maksadını bulandırır ve etkisini zayıflatır. Bu tarz bir başlık ve görsel kullanımı, entelektüel bir tartışma veya tefekkür daveti olmaktan çıkar, doğrudan sansasyonel bir iddia ve popüler kültür malzemesi haline gelir. Zarar: Kur’an’ın misyonunu “bilimsel kehanet” yapmaya indirir. Kitabın ana mesajı olan tevhid, adalet, ahlak ve kulluk; yerini “Bakın, bizde de Batılı mucitlerin isimleri var!” gibi bir onaylanma arayışına bırakır. Aşağılık Kompleksi Tezahürü: Bu dil, bilinçaltında, Kur’an’ın kendi gücünün yetersiz olduğu, Batı’nın kabul ettiği bir ismin (Edison) onayı olmadan kendisini ispat edemeyeceği psikolojik zaafiyetini yansıtır.
“Bilimi Aydınlatan Sırlar” şeklindeki bir slogan, iddia edilen “sırların” Kur’an’dan çıkıp, bilime yol gösterdiği anlamını taşır. Oysa gerçekte olan (aşağıda ispatladığımız gibi) tam tersidir: Gerçekte Olan: Bilim (Hubble, Edison) bir şeyi keşfetmiştir. Şifre iddiacıları ise o keşiften sonra Kur’an’a geri dönüp, o keşfin isim veya sayısal karşılığını bulmaya çalışmışlardır. Yanlış İddia: Slogan, Kur’an’ı bilimin öncüsü olarak konumlandırırken, metodoloji ise Kur’an’ı bilimin peşinden giden bir takipçi konumuna düşürmektedir. Eğer Kur’an bilimi aydınlatıyorsa, bu sırlar keşiften önce ilan edilmeliydi. Saf ve Samimi İnsanlara Verilen Zarar: Bu tarz bir yöntemle imanını kuvvetlendiren bir kişi, yarın bir gün o matematiksel kodların manipülasyonla çıktığını öğrendiğinde veya bilimsel teorinin (örneğin Hubble sabitiyle ilgili yeni bir keşifte) değiştiğini gördüğünde, imanının temeli sarsılabilir. Yanlış Bir Güven: Bu durum, imanlarını hakikate ve hikmete değil, geçici ve değişken sayısal verilere dayandırmalarına neden olur.
Kanalın Maksadının Bulandırılması: Tefekkür içerikleri üreten bir kanalın, bu tür sansasyonel ve metodolojik açıdan sakat içeriği yayınlaması, kanalın güvenilirliğine ve asıl maksadına büyük zarar verir: Kanal, ciddi tefekkür, ahlaki eğitim ve istikametli İslam anlayışını yaymak yerine, popülist şifre avcılığına kayarak kitleleri lüzumsuz meşguliyetlere yönlendirmiş olur. Bu durum, “dine fayda yerine zarar verir” ilkesinin somut bir örneğidir.
Sonuç: Bizim kanaatimiz ve endişemiz, bu tür çalışmaların sadece teknik bir hata değil, Kur’an’ın hidayet misyonunu gölgeleyen ve onun asıl muazzam maksadını beşerî yorumlarla perdeleyen bir mahiyet taşıdığı yönündedir. Kur’an’ın ilahi mucizeleri, Edison veya Hubble’ın isimlerine muhtaç değildir; onun gerçek mucizesi, 1400 yıldır insanlığa sunduğu ahlaki, hukuki ve manevi devrimde saklıdır. Bu tür sloganlar ve iddialar, Kur’an’ın izzetini beşeri başarıların gölgesine düşürme tehlikesini taşır.






