Göz Mucizesi
(Click Here for English Versiyon)
Bu Yazı, “Tabiat Risalesi Açılımları: İlahî Teknolojinin Detaylarında Hayalî ve Zihinsel Bir Keşif Yolculuğu” isimli ve Allah’a iman hakikatinin, mantık ve bilim zemininde akademik olarak ispatının yapıldığı kitabımızın bir parçasıdır. Kitaba Ulaşmak İçin Lütfen Buraya Tıklayın.
Kâinatın her tarafıyla irtibatlı olan ve tamamıyla vazgeçilmez bağlarla bağlı bulunan eşyanın bu iç içe girmiş bağlantıları, delilimizin dayandığı temeldir. Ayrıca meydana gelen her canlının durağan, sabit ve basit bir madde olmayıp sürekli yenilenen bir özellikte bulunmasıdır. Bu yazıda “kendi kendine oluşum” iddiasındaki imkânsızlığı dayandırdığımız temel, bu iki önemli noktadır. “Kendi kendine oluyor” iddiasının beraberinde getirdiği neticeler vardır. Bu sözü öylesine söyleyip de bir kenara çekilmek olmaz.
Bir eşyanın veya işin biri tarafından kendi başına hariçten müdahale olmadan ve yardım alınmadan yapıldığını söylemek ne demektir? O eşya veya iş yapılıyorken neler olup bitiyorsa hepsinin, bu işleri kendi başına yaptığı iddia edilen şahıs tarafından bizzat meydana getirildiğini ve o eşya veya işin yapılması için nelere ihtiyaç varsa her şeyin onun kendi öz kaynaklarıyla karşılandığını söylemek demektir.
Bir insanın vücudu, sürekli yenilenmekte olan ve çevresinden bağımsız düşünülemeyecek bir makine, hatta sürekli işleyen bir fabrika gibidir. Ölen hücrelerin, sistem dengesini bozmalarına fırsat vermeden onların yerlerini alacak yeni hücreleri muntazaman üretebilen ve belli zaman aralıklarında tüm hücrelerini yenileyen organlarıyla hayret verici bu yapı içinde çalışan
- Kalp yirmi yılda,
- Akciğer bir yılda,
- Kemikler on yılda,
- Karaciğer altı ayda,
- Cilt iki haftada,
- Saçlar üç yılda,
Mide duvarı ise 3-5 günde bir tüm hücreleriyle yenileniyor.
Yaygın bir görüşe göre ise, altı aylık bir zaman içinde tüm vücut hücreleri büyük oranda tazeleniyor.
Canlı vücudundaki hücrelerin çalışma ve işleyişlerini anlatan biyoloji ve tıp ilmine göre her canlı, ekosistemin dengesine hizmet eden vazifelerine tamamen uygun mükemmel davranışlar sergilemektedir.
Bir hücrenin kendi vücudu ile irtibatlı birçok işlevi ve vazifesi bulunur. Hiçbir hücrenin ekosistemden (dış dünyadan) ve vücud işleyişinin bütünlüğünden bağımsız hareket etme lüksü yoktur ve zaten tam da bu şekilde yani âdeta içinde bulundukları bu düzeni bozmamak için çok büyük bir dikkatle hareket etmektedirler. Böyle olduğu nereden anlaşılmaktadır? Vücudun hassas dengesinin ve düzgün işleyişinin bozulmadan devam edebilmesi, tüm hücrelerin üstlendikleri vazifeleri aksatmadan yapmalarına bağlıdır. Çok hikmetleri bulunan istisnaî hastalık durumlarının haricinde hiç bozulmayan bu hassas denge, elbette üstlenilen vazifelerde gösterilen özenli dikkati ortaya çıkartmaktadır.
Örneğin gözümüz, kendisinden başka birçok organımızla koordineli çalışır ve diğer organların da vazifelerini yerine getirmekte yardımcı rol oynar.
Yürürken ve koşarken göz, beyin, sinir sistemi ve iskelet sisteminin tam bir işbirliği ve veri alışverişi vardır.
Dengemizi kaybetmeden yürüyebilmemiz ve bir tehlikeyle karşılaştığımızda doğru ve zamanında karşılık verebilmemiz, gözümüzün reflekslerimizle koordinasyonuna bağlıdır.
Gözün görebilmesi için güneş ışığına ihtiyacı vardır. Acaba şu an gördüğümüz dünya zihnimizde nasıl oluşmaktadır?
Dış âlemdeki ışığın, gözümüz ve beynimiz tarafından alınıp işlenmesiyle değil mi?
Peki acaba gözün belirli yapısını bildiği için, güneş mi ışığını göze göre ayarlamıştır? Yoksa güneşin gökteki konumunu ve ışığının özelliklerini gözeterek göz hücreleri mi kendilerini güneşe göre tasarlamıştır?
Yoksa (daha fantastik bir tasavvurla) hepsi toplu bir işbirliği içinde mi çalışmaktadırlar? Bu sorular, tesadüfen hareket eden hücrelerden kendi kendine oluştuğu söylenen göz için ne anlam ifade etmektedir?
Göz hücreleri, akıl ve teknolojiyle üretilmiş en başarılı kameramızdan daha mükemmel bir görüntüyü ortaya çıkaracak teknik ayarlamayı ve tasarımı nasıl yapabilmiştir?
Bir merkezden idare ve emir altında çalıştırılmanın kolaylığından koparılarak, o hücrelerin her birinin kendi başlarına işledikleri yani başıboş oldukları kabul edilse; çalıştıkları yerde üstlendikleri görevlere ilave olarak, irtibatlı oldukları ve düzenine uygun hareket etmeleri gereken vücudun işleyişini de bilmeleri ve sürekli kontrol edebilmeleri ile birlikte, dış dünyada birçok ilişkileri ve alışverişleri bulunan ekosistemi dahi tanımaları ve işleyişini takip ve kontrol ederek ona göre hareket etmeleri gerekmeyecek midir? Yoksa tabiatçı ve maddiyatçı felsefe, iddialarının böyle bir neticeyi gerektirdiğini zaten bilmekte ve bunu gayet normal ve kolay mı görmektedir?
Kendi kendine oluştuğu söylenen o hücrelerin, âlemin etrafından toplatılıp getirilen ve o vücutta bir araya getirilerek çalıştırılacak herhangi bir organın nereden toplanıp, nelerden meydana getirileceği ile ilgili kaynak temini ve üretim şekli tespitlerini, önceki nesillerden itibaren devam edip gelen, şimdiki ve gelecek nesillerde de devam edecek olan tüm vücutlar için düşünmeleri ve o kaynakları bulmaları, getirmeleri, çalıştırmaları ve hepsinin birden ekosistem içinde uyumlu ve sürekli olarak idarelerine gerekli olan müthiş bir bilgi ve zekâ potansiyeline sahiplik etmeleri lâzımdır ki, gözümüz önünde eserleriyle kendini gösteren bu harika işlerin hakikî işleyicileri ve gerçek sebepleri olabilsinler. Ancak ondan sonra o hücreye kendi kendine işliyor denilebilir.
Böyle akıl dışı bir işe ihtimal verecek kadar üstün (!) zekâdaki birinin her bir hücresinin, böylesine yüksek bir zekâ ve bilgiye kaynaklık ettiğini biz kabul edemiyoruz!
“Göz Mucizesi” Seminer Videosunu Aşağıdan veya Buraya Tıklayarak İzleyebilirsiniz.












Geri bildirim: Miracle of the Eye | KEŞİF YOLCULUKLARI: Farklı Mana Açılımlarıyla, İzahlı ve Görsel Destekli Risale-i Nur Eğitim Programı
Geri bildirim: Bir Mazeret ve İzah ve Önemli Bir Bilgilendirme | KEŞİF YOLCULUKLARI: Farklı Mana Açılımlarıyla, İzahlı ve Görsel Destekli Risale-i Nur Eğitim Programı