Büyük Patlamaya Farklı Bir Bakış
(Click Here for English Versiyon)
Kâinatın oluşum ihtimali üzerinde duralım.
Şimdi aşina olduğunuz aşağıdaki galaksi resimlerine bu sefer “alıcı gözle” tekrar bakmanızı istiyoruz. Çünkü size üzerinde düşünmenizi isteyeceğimiz çok ciddi bir soru soracağız.. Lütfen resimlerin arasına yerleştirdiğimiz her bir cümleyi dikkatle ve üzerinde düşünerek okuyunuz. (Her bir resmi üzerine tıklayarak daha fazla büyütebilirsiniz.)
Düzenli sistemleri ve görsellikleri ile insanı hayran bırakan ve her birinde ortalama 300 milyar yıldız bulunan 300 milyar galaksi ile baştanbaşa süslenmiş görünen bu ihtişamlı kâinat, acaba büyük bir patlama sonucu etrafa rastgele saçılmış madde yığınları gibi mi görünüyor size?
Rastgele saçılan maddenin düzenli galaksiler oluşturabilmesi, maddenin belli yerlerde toplanarak yıldızları meydana getirmesi ve Güneş Sistemi’nin hassas dengesi, korkunç bir patlama ile ortaya çıkmış gibi bir görüntüye mi sahip sizce?
Böyle bir patlamanın ardından, maddenin uzay boşluğunda rastgele dağılması beklenir. Belli yerlerde toplanıp, düzenli sistemler oluşturması değil.
Termodinamiğin ikinci kanununa göre, gözlenen her şeyde, devamlı olarak, enerji vererek düzenlilikten düzensiz bir hale dönüşme eğilimi mevcuttur.[1] Düzenli sistemlerin ve karmaşık canlıların haricî bir müdahale olmadan kendi kendine oluşumu, termodinamiğin ikinci kanununa zıttır.
Hem mâlumdur ki, patlamalar maddeyi dağıtır ve düzensizleştirirler. Oysa “Büyük Patlama” ile çok gizemli bir biçimde farklı bir netice meydana gelmiştir. Maddeler birbiriyle birleşerek galaksilerin oluşmasına sebep olmuşlardır.
Duysanız ki bir buğday ambarına bomba atılmış ve buğdaylar rastgele dağılmak yerine, belli yerlerde toplanıp, düzenli balyalara sarılıp, üst üste istiflenmişler! Böyle bir şey nasıl anormal ve beklenmedik bir durumsa, kâinatımızın da şu anki hâli ve şekli, bu misalden kat be kat şaşırtıcı ve umulmayacak bir neticedir.
Ama gerçek olarak önümüzde duruyor. Sorulacak soru şu: Bundan ne anlam çıkaracaksınız?
Büyük patlamayla ortaya çıkan iki zıt güç, yani madde parçacıklarını birbirinden ayırmaya çalışan patlamanın kendi gücü ve maddeyi bir araya toplamaya çalışan çekim gücü. Bu iki gücün dengelenmesi ile görünen kâinat oluşabildi.
Çekim gücü ağır bassaydı, kâinat henüz genişleyemeden kendi içine çökecek; patlamanın gücü daha fazla olsaydı, madde birbiriyle birleşme fırsatı bulamadan savrulup gidecekti.
Acaba bu denge ne derece hassastır? Patlama hızında ne kadarlık bir farklılık, görünen kâinatın oluşmasına engel olur?
Avustralya’daki Adelaide Üniversitesi’nden ünlü matematiksel fizik profesörü Paul Davies, bu soruyu cevaplamak için uzun hesaplar yaptı ve şaşırtıcı bir sonuca ulaştı. Davies’e göre, Big Bang’in ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda (1018’de bir) bile farklı olsaydı, görünen kâinat ortaya çıkamazdı. Paul Davies şöyle diyor: “Evrenin patlama hızı inanılmayacak kadar hassas bir kesinlikle belirlenmiştir. Bu nedenle Big Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.”[2]
Elbette böyle hassas bir ayarlama, rastgele çalışan tesadüfle açıklanamaz ve bilinçle işleyen bir kudretin tasarımı olduğunu ispat eder. Paul Davies, esasen materyalist yaklaşıma taraftar bir fizikçi olmasına rağmen, bu gerçeği şöyle kabul etmektedir: “Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur… Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir.”[3]
Daha fazla ne delil istiyoruz acaba?
[1] H. Blum, American Scientist, Vol. 43, p. 595, 1955.
[2] Paul Davies, Superforce: The Search for a Grand Unified Theory of Nature, 1984, s. 184
[3] Paul Davies. God and the New Physics. New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189