EVRİM-YARATILIŞ İLİŞKİSİ VE GERİ KALMAMIZIN NEDENİ
Kısa Seminer Videosu (Soru-Cevap ve Katkı Bölümü)
EVRİM-YARATILIŞ İLİŞKİSİ VE GERİ KALMAMIZIN NEDENİ
Kısa Seminer Videosu (Soru-Cevap ve Katkı Bölümü)

Bir kardeşimiz bir önceki mailde sizlerle paylaştığımız Risale-i Nur Eğitim Programı teklifimiz hakkında şöyle yorumda bulunmuş. Bu tarzda gelecek bir itiraza cevap verilmesi için güzel bir vesile oldu. Önce yorumunu sonra teklifimizi yazalım. Sonra da cevabımızı yazalım.
“Ediz Sözüer kardeşim, Bu tarz ve anlayış zamanla su-i istimale açık ve problemli bir yaklaşım. Zira birisi çıksa benim de bu konuda çalışma ve ilmi eserlerim okunsun, istifade edilsin dese; yada birisi dese ki nasıl olsa bu da Risale-i Nurun izah ve anlatımları,bunu anlamak daha kolay, Risale-i Nuru okumaya ne gerek var dese ne diyeceğiz ve ne yapacağız? Al sana bir problem ve fitne. Kaldı ki geçmişte bu tarzı malum yapı kullandı; nasıl mı, resmî ve göstermelik bir bölüm ve kısım okudular arkasından malum zatın buna dair fikir ve yorumları okunmaya geçildi. Şimdilerde de bazı yerlerde Risale-i Nurdan önce hadis ve fıkıh gibi dersler okunsun diye eski köye yeni âdetler çıkarıyorlar. Ben şahsen 35 senedir bir çok grubun derslerine katıldım ve gördüm; ne böyle bir adet ve nede böyle bir uygulama görmedim. Üstadımızın yanında onun usul ve tarzını bilen ve gören abilerimiz den bu dersler böyle gelmiş ve kabul görmüş.”
“Zamanla su-i istimale açık ve problemli bir yaklaşım” olarak nitelendirilen teklifimiz şuydu:
“Risale-i Nur Eğitim Programı derslerimiz ve izah metinlerimiz, belirlenecek zamanlarda ve bir program dahilinde umumi ve hususî derslerde okunmalı ve mümkünse görsel destekli olarak sunulmalıdır. Özellikle kitap okuma programlarında kısa zamanda çok mesafe aldıran ve insan yetiştiren sistematik bir eğitim programı ve yoğunlaştırılmış, hızlandırılmış bir kurs mantığı içinde muhakkak surette tatbik edilmelidir.”

“Risale-i Nur Eğitim Programı Derslerimiz ve İzah Metinlerimiz, Umumi Derslerde Risale-i Nur Yerinde Okunsun, Okunmalı” diyemez miyiz?!!
Hayır efendim, öyle değil! Pekala diyebiliriz, deriz ve diyoruz! Nasıl mı? İşte buyrun:
(Aşağıda verilen “kurulması gereken doğru ve isabetli cümle”ye lütfen dikkat!)
Aslında bu garip soruda bir mantık hatası olduğunu belki siz de fark etmiş olmalısınız fakat biz yine de konuya açıklık getirelim. Çalışmalarımız hakkında bir kardeşimiz şöyle demiş:
“İlk zamanlardan beri çalışma ve paylaşımlarını takip ediyor, kendi sayfalarımda paylaşıyorum. Risale-i Nur’a merak ve alakası olanlar için elbet çok güzel ve istifadeli; öyle kişilere tavsiye ediyoruz. Umumi derslerde Risale-i Nur yerinde okunsun, okunmalı diyemeyiz.“
Verdiğimiz cevabın herkese faydalı olduğunu düşünüyoruz:
“Öncelikle bu cümlede çok ciddî bir mantık hatası ve yanlış var. Sanki bizim derslerimiz ve Risale-i Nur birbirinden ayrı ve farklı bir şeymiş gibi ifade edilerek bunun onun yerine okunması teklif edilmez denilmiş. Bu söz tamamen yanlıştır. Çünkü bizim Risale-i Nur egitim programı derslerimizde, önce Risale-i Nur’un asıl metni okunuyor, sonra bu metne ait izah metni okunuyor. Bu nedenle böyle bir cümle tamamen manasız oluyor! İnsana, acaba bu kardeşimiz bizim tek bir ders videomuzu izlememiş ve eğitim kitabımızdan bir tek bölüm okumamış mi ki, çalışmanın mahiyetinden habersiz biri gibi böyle yanlış bir cümle kurmuş dedirtiyor! (ilk zamanlardan beri takip eden biri böyleyse dışardan bakan diğerlerini tasavvur bile edemiyoruz!)
Dolayısıyla kurulması gereken doğru ve isabetli cümle şudur:
“Risale-i Nur Eğitim Programı derslerimiz ve izah metinlerimiz, belirlenecek zamanlarda ve bir program dahilinde umumi ve hususî derslerde okunmalı ve mümkünse görsel destekli olarak sunulmalıdır. Özellikle kitap okuma programlarında kısa zamanda çok mesafe aldıran ve insan yetiştiren sistematik bir eğitim programı ve yoğunlaştırılmış, hızlandırılmış bir kurs mantığı içinde muhakkak surette tatbik edilmelidir.”

(Lütfen “Mutlak Vekillik ve İzah Karşıtlığı” meselelerinde yazdığımız inceleme yazılarının bir arada sunulduğu yazımızın tamamını, yazımızın sonuna eklenen ilave yazılarla birlikte okuyun. 10 dk.lık çok önemli ve metinden farklı içeriğe sahip olan ve aşağıda adresi verilen videoyu da muhakkak izleyin. Resmin tamamını görmek için bunu yapmalısınız.)
Varoluşu Sorgulayan Kainat Tasavvuru (Yaratıcının Varlığını Kabul Eden Bir Bilim Anlayışı)
Üsküdar Üniversitesi Özel Seminer Programı
29 Kasım 2019 Cuma günü 14.00’de Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda sunulmuştur.
Üstün başarıları onure etmek adına başarı sahibine verilen manevi değeri yüksek ödüllere plaket adı verilmektir. Program sonunda Ediz Sözüer’e Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan imzalı plaket takdim edilmiştir.
Seminer Videosunun Adresi: https://youtu.be/MniGC9ujjC8
Varoluşu Sorgulayan Kainat Tasavvuru (Yaratıcının Varlığını Kabul Eden Bir Bilim Anlayışı)
Üsküdar Üniversitesi Özel Seminer Programı
29 Kasım 2019 Cuma 14.00-16.00’da Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda sunulacak “Varoluşu Sorgulayan Kainat Tasavvuru (Yaratıcının Varlığını Kabul Eden Bir Bilim Anlayışı)” isimli özel seminer programına davetlisiniz.
Varoluşu sorgulayan herkese hitap eden ve özellikle akademik camianın dikkatini çekecek bu çok özel seminer sunumunda,

3. International Creation in the Light of Sciences Presentation (Full Text and Presentation Video)

Yazımız içinde tam metnini yayınlayacağımız ve Elyazma Emirdağ Lahikası’ndaki gayr-ı münteşir mektub çok dikkatli okunduğunda ve doğru olarak anlaşıldığında Mehdi meselesinde taşlar yerli yerine oturmuş olacaktır. Özellikle 7.paragrafta “Gerçi hakikat noktasında …” diye başlayan cümleye çok dikkat edilmeli ki mesele tam anlaşılsın.
En önemli iki paragraf şöyle:
“Ahirzamandaki büyük Mehdi’den evvel çok mehdiler gelmiş geçmiş diye Risale-i Nur isbat etmiş. Rivayetlerin muhtelif olması bu noktadan ileri geliyor. Bu zaman şahıs zamanı olmadığından, o ehemmiyetli unvanlar şahıslara verilmez. Hem Risale-i Nur’a da siyaset mânası da taşıyan o unvanı vermemek münasibdir. Müceddidiyet kâfidir.”
“Gerçi hakikat noktasında ahirzamandaki gelecek büyük Mehdi siyaseti tam dindar İsevîlere bırakıp yalnız İslâmiyet hakikatlarını isbata, izhara, icraya çalışır. Ve bu nokta-i nazardan Risale-i Nur o zât-ı mübarekin veyahut onun cemaat-ı nuraniyesinin şahs-ı maneviyesinin çok vazifelerinden en ehemmiyetli vazifesi olan hakaik-ı imaniyenin isbat ve neşrini tam yapıyor.”
Yüzde 60-70 Oranını Halk Olarak Anlamak İsteyen Düşünceye Reddiyedir
(Dehşetli Tuzak Deşifre Ediliyor)
Risale-i Nur’un Emirdağ Lahikası’nda geçen meşhur bir mektupta geçen cümlenin metni şöyle:
“Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihad-ı İslâmdır. İttihad-ı İslâm Partisi, yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.”
Dikkat edildiğinde açıkça görüldüğü gibi cümlede partiden bahsediliyor. Neden başka şekilde anlaşılmaya çalışılıyor ve bu konuda neler deniliyor bunu çözümleyeceğiz inşallah. Okumaya devam et →